Haya, hoşa gitmeyen yahut terk edilmesi yapılmasından daha uygun olan, bir şeyin yapılması esnasında yüzünde beliren ince kızarma hali olarak tanımlanır. Utanma, sıkılma manalarına da gelen haya, en geniş şekliyle İslâm ahlâkında yerini bulmuştu.
Bu ahlâk en mükemmel haliyle yine Peygamberimizde görülmektedir. Peygamberimiz her türlü temiz huyda olduğu gibi, haya bakımından da insanların en üstünü ve en utangacı idi.
Peygamberimiz son derece haya sahibiydi. Görülmesi ve açılması ayıp sayılan şeylere karşı gözü kapalı, âdeta yumuktu. Bu hususta da insanların en edeplisiydi.
Ebû Said el-Hudri, Peygamberimizin fevkalâde haya sahibi olduğunu ifade ederek şöyle demektedir:
devamı için tıklayınız!...
Kalbini Tut, Umutlarına Tutun
Umutlarına tutun.
Gözlerin, Yakup sabrıyla seyreylediği bir direnişle
karşılasın sıkıntılarını
Kalbin, kuyularda ümidini diri tutan Yusuf'un çaresizliğiyle
beklesin kurtuluşunu.
Düşüncelerin, iffetine suskunluk yeminleri etmiş
Meryem kadar sessiz anlatsın
masumluğunu.
Özlemlerin, Medine'de Muhammed'in(s.a.v) gelişini bekleyen
insanların coşkusuyla karşılasın vuslatını.
devamı için tıklayınız!...
Gözlerin, Yakup sabrıyla seyreylediği bir direnişle
karşılasın sıkıntılarını
Kalbin, kuyularda ümidini diri tutan Yusuf'un çaresizliğiyle
beklesin kurtuluşunu.
Düşüncelerin, iffetine suskunluk yeminleri etmiş
Meryem kadar sessiz anlatsın
masumluğunu.
Özlemlerin, Medine'de Muhammed'in(s.a.v) gelişini bekleyen
insanların coşkusuyla karşılasın vuslatını.
devamı için tıklayınız!...
30 Mart 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder